30 Temmuz 2009 Perşembe

Fırında Tavuklu Beğendi


Bu işe başladığımdan beri mutfağa giremez oldum. Tostla ömür geçti walla :)) Ha bi yandan kilo verdik tabi ama yeter artık ben de yemek yapmak istiyorum..
Salı akşamı arkadaşlarımız Baran ve Beyza bendelerdi yemeğe. Salı günü de izin günümdü, sabahtan attım kendimi mutfağa. Ne var ne yok döktüm önüme, yapmayı özlediğim yemeklerden yaptım..
Birinin tarifiniz sizinle de paylaşmak istedim (çok beğenildi de laf aramızda :)
Yemeğimizin adı: Fırında Tavuklu Beğendi
Malzemeler:
*4-5 adet patlıcan
*iki kaşık un
*iki kaşık tereyağı
*bir kaşık sıvı yağ
*bir miktar süt
*bir parça tavuk göğsü
*kaşar
*tuz
*karabiber

Şimdi efem, patlıcanlarımızı yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsimize alıp, üstlerine çatalla bir kaç delik açtıktan sonra kendilerini közlenmek üzere fırına gönderiyoruz. 40 dk kadar süren bu işlem sonunda patlıcanlarımızı fırından alıp bir poşete koyup biraz bekletiyoruz, kabukları daha rahat soyulsun diye. (aynı işlemi közlenmiş biberde de uygularsanız onlarda daha rahat soyulurlar) Bu sırada tavuk göğsümüzü üzerine bolca su ekleyerek haşlıyoruz.
Patlıcanların kabuklarını soyup, bıçakla ince ince kıyıyoruz.
Diğer taraftan geniş teflon tenceremize tereyağını ve sıvı yağı koyup üzerine unumuzu ekliyoruz. Yağda unu hafifçe kavurduktan sonra içine bir miktar sütü ve kaynattığımız tavuğun suyunu yavaş yavaş ilave ederek bir el çırpıcısıyla karıştırarak topak olmasını engelliyoruz. Yani aslında bildiğimiz beşamel sos yapıyoruz. Bu sosumuza tuz ve karabiber koyduktan sonra közlenmiş kıyılmış patlıcanlarımızı ilave ediyoruz. Bir dakika kadar ateşte karıştırdıktan sonra didiklediğimiz haşlanmış tavuk göğsünü ve bir miktar kaşar peynirini de bu karışıma ekliyoruz. Daha sonra fırın tepsisine dökerek üzerini bol kaşar rendesiyle kaplayıp fırına veriyoruz. 180 derecelik ısıda 20 dakika kadar yani aslında kaşar peynirler eriyip kızarana kadar fırında pişiriyoruz.
Sonra eve gelen misafire ikram ediyoruz, onlar da bayılarak yiyorlar. Hele bi yemesinler!!
Fotoğraf makinam klinikte olduğundan salı günü yaptığım yemeklerin resimlerini çekemedim. Bu yüzden görüntüsünü sizin hayal gücünüze bırakıyorum... Ben patlıcan resmi koymakla yetiniyorum :))
İlerleyen zamanlar da yapmayı ve daha çok yemeği sevdiğim piroşki (Rus böreği) tarifini vereceğim. Eğer Taksimdeki Rus restoranı Rejans'a gittiyseniz bilirsiniz, yemediyseniz mutlaka gittiğinizde tadın.. Ya da beni takip edin tarifi kaçırmayın, evde yapıp afiyetle yiyin :))) Hem çok basit, hem çok lezzetli.. Ay o kadar anlattım ki canım istedi şimdi..
Bir tarif bölümünün daha sonuna geldik sevgili okurlar, bir daha görüşene dek esen kalın, hoşçakalın..

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Çocuklar Gibi Şenim, Mimlendim :)

Sevgili ve çok candan okurlarım, çok ama çok mutluyum.. Blog dünyasına girdim gireli, beğendiğim takip ettiğim bloglarda okuyordum mim olayını.. Umutsuz umutsuz bekliyordum acaba bir gün ben de mimlenir miyim diye :))
Sevgili yesari, beni mimlemiş! İlk mim'imi aldım.. Konu nefret olsa da ben sevgiyle doldum görünce..
Şimdi işin zor kısmına gelelim: Nefret ettiklerim,
- Şu aralar işimden ve bana saygısızlık yapan sevgili! patronumdan,
-Benim veteriner olduğuma inanmayan! pek sevgili gazeteci yazar Ruhat Mengi'den,
-Özene bezene uzattığım, gözüm gibi baktığım ama çatır çatır kırılan tırnaklarımdan,
-Pazar günü çalışmak zorunda olmaktan,
-DT2 otobüs hattından ve her sabah otobüste saç baş kavga eden teyzelerden,
-Kısa mesafe olduğunu anlayınca suratı düşen taksicilerden,
-Riyakar, çıkarcı ve kendini mutsuz olmaya mahkum eden insanlardan,
-Aziz Yıldırımdan (Fenerliler kusura bakmayın:))
-Kıroyum ama para bende kişiliklerinden,
-Yaz sıcağında çizme giyenlerden!
-Bir fobimin! olmasından,
-İşi dünyayı gezmek olan Acun'dan :)
-Altındakileri ezerek bi yerlere gelmeye çalışan müdürlerden,
-Harvey Nichols'dan!
-Kendi temizliğine özen göstermeyen, kokusuyla yanındakileri rahatsız eden insanlardan,
-Kadir, kıymet bilmeyen, takdir etmeyen insanlardan,
NEFRET EDİYORUM...
Vay beee daha yazacak çok şey vardı da görmemişin mim'i olmuş hesabı olmasın dedim.. Ne çok şeyden nefret ediyormuşum meğer..
Sevgili yesari'ye tekrar çok teşekkür ederek, kendi mimlediklerimi açıklıyorum :))
Noter huzurunda yapılan çekiliş sonucu işte mimlenenler :)
İlk izlyicim olduğu için kendisine minnet borçlu olduğum sevgili ebruli- yansımalar
Verdiği tarifleri adım adım takip ettiğim çilekli blog sahibesi sevgili yeşim
Yaptığı yorumlarla hep beni gülümseten sevgili gofret,
Rengarenk bloguyla gözümü doyuran heyecanla takip ettiğim sevgili fındıkfaresi
Blogunda her konuya yer veren, aydınlatıcı blogger sevgili amethyst
Her benim olmalı dediğinde ben de benim olmalı dediğim :) sevgili ebvata
Harika tarifler veren, Fesleğen kokulu blog sahibesi sevgili eda
Mini mini blogumun son üyesi sevgili modamakyajveben

Eveeeeeetttt sizleri mimlemiş bulunmaktayım..
Kolay gelsin :)))

Coşkun'dan..

kim demiş haram nedir bilmez hayyam? ben haramı helâli karıştırmam: seninle içilen şarap helaldir, sensiz içtiğim su bile haram.

Ömer HAYYAM

26 Temmuz 2009 Pazar

Ben Hastayım, Woswos Hastası


Evet ben bir Woswos hastasıyım.. Gerçekten hastayım ama. Ne zaman yolda yanımdan geçen yeni ya da eski -ki eski tercih sebebidir! bir Woswos görsem içim kıpır kıpır olur, bir heyecan dalgası yayılır ruhuma. Artık manyak mı dersiniz bilmem ama evet durum bu. Bi kere olnar bana araba gibi görünmüyor hiç. Canlı sanki onlar, duyguları var, sinirlenince homurdar, canı istemezse bir adım bile gitmez, benzini su gibi içer doymak bilmez. Motoru arkadadır, öndeyse küçücük bagajı. Canı istediği kadar eşya alır bagajına, gerisi onun sorunu değildir. Bireydir o, kendi seçimleri olan bir birey..
Hayatımda aldığım en güzel hediyeydi o.. Sarıydı, cıvıl cıvıldı. Yaşlıydı belki ama ruhu gençti, hiç yorulmazdı benimleyken. Her sabah ona günaydın demeden yola çıkmazdık. Akşam ben evdeyim, o dışarda diye üzülürdüm çoğu zaman. Sonra bir gün onu bana hediye eden babam, verdiği mutluluğu geri aldı. Ben İstanbul'a geliyordum, çok heyecanlıydı herşey. Ama bilmezdim ki onu benden ayıracak bu gidiş. Sattı onu babam. İstanbul'da zorluk çıkarırmış bana diye hem de.. Ben günlerce kendime gelemedim.Ondan bana kalan tek şey, kendi minyatür Woswosuydu. Arka camın önünde dururdu, sanki yavrusunu cebinde taşıyan kanguru gibi :) Sadece onu alabildim kendime..
Yavrusuna baktıkça onu hatırlıyor, hem çok üzülüyor, hem de bir zamanlar benim olduğu için mutlu oluyordum. Sonra bir gün, hırsızın biri geldi ondan bana kalan tek şeyi aldı gitti. Yıllarca uğraşıp biriktirdiğim, üzerlerine titrediğim, eve gelen hiçbir çocuğa elletmediğim woswos koleksiyonumu aldı ve gitti. Aramda duygusal bağ olan, taptığım bilgisayarıma bile üzülmedim o kadar gitti diye. Hayır ne yapacaksın sanki o kadar arabayı, taşıdığına değmez. Asıl komik olan, pahada ağır olan iki tane büyük Woswosu almamış da 40 tane küçük Woswosu toplamış gitmiş. Halbu ki o ikisini alsa satsa iyi para eder, küçükler satılmaz da..
O gün bu gündür daha bir parça bile katmadım koleksiyonuma. Coşkuncuğum çok üzüldüğümü görüp yandaki kırmızı Woswosun küçüğünü alınca biraz da olsa geldi hevesim yerine.
Bu anlatılamaz, anlaşılamaz bir sevgi. Bir gün kendi Woswosunuz olursa yazdıklarımın ne demek olduğunu anlarsınız. O duygu bambaşka bişey..

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Çifliğim, Çifliğim Sanal Çifliğim


Çocukluğumdan beri hayvanları hep severdim. Hatta babam yurtdışındayken 4 yaşımda falanım heralde, benim söyleyip annemin yazdığı mektupta şöyle bir cümle geçer: Babacığım seni çok özledim, gelirken bana kuzu getir :)
Yıllar geçti ben veteriner oldum, içimdeki hayvan sevgisi bitmek bilmedi. Öyle sadece kedi köpek de değil, her türlü hayvana yer var gönül sarayımda :) Bu hayvan sevgisinin yanında da ekip biçmeye, tarla, bahçe işlerine de pek meraklıyımdır ben. Hep bir çifliğim olsun hayaliyle büyüdüm, hiç olmadı bahçeli bir evim olsun dedim. Şimdilik ondan da bi ışık yok. Baktım bu iş böyle olmayacak kendimi bir facebook application'ı olan farmville'e verdim. Ekiyorum, biçiyorum, inek sağıyorum, taze yumurta alıyorum, vişne, greyfurt, kayısı, muz topluyorum dalından :)) Yanda gördüğünüz de benim naçizane çiftliğimin resmidir. Teknolojinin gözünü seveyim, hem sanal çifliğim var, hem resmini çekip paylaşabiliyorum.. Vay be ben bile şaşırdım şimdi.. Daha çok yolum var, çok para kazanmam, bir de çiflik evi kondurmam lazım, bahçede yatıp kalkıyorum :))
Emeksiz yemek olmaz tabi, önce iş sonra keyif.. Eh ne diyelim allah herkese böyle bir çiflik nasip etsin..

24 Temmuz 2009 Cuma

Ortaya Alevli Karışık Cinsten

Bu aralar biraz mutsuzum ya, canım da pek fazla bişey yazmak istemiyor. Ama şöyle bir başlayayım bakalım neler çıkacak..
Öncelikle hayatımdaki bazı kişi ve kişiliklerden nefret ediyorum. Hani "insanın fikri neyse zikri de odur"u kanıtlayan cisten olanlardan. Cem Yılmaz söylediğinde çok gülmüştüm zamanında ama şimdi düşünüyorum da ağlamak lazımmış halimize. "Bütün mahalle tren yapmış gidiyor"
Gerçekten bu kadar art niyetli mi düşünür oldu insanlar? Karşımızdakine söylenecek güzel bir sözü, iltifatı hemen aşka, meşke, belden aşağıya mı vurmak gerekir? Hemen adı bana karşı bişeyler hissediyor mu olur yani? Ahhh ahhh bu kadar kısa zamanda bu kadar çok değiştiyse dünya, ben bu dünyada nasıl çocuk yetiştireceğim?
-Yavrum bak aman dikkat insanlara güven olmaz..
-Aman yavrum bu devirde babana bile güvenmeyeceksin..
-Bak yavrum erkekler yanlış anlarlar, bu kadar samimi olma..
-Arkadaşın da olsa bir erkeğe çok da sarılma, yanlış anlar..
Ben çocuğumu bu cümlelerle mi yetiştireceğim yahu??
Aman neyse çok kızdım, daha fazla yazarsam kötüye gidecek konunun sonu..

Çok çabuk konudan konuya atlarım :)
Sevgili Coşkuncuğum'a teşekkürü bir borç bilirim.. İzin günümde öğlen yemek yemeye gittim yanına, bana çok güzel bir yemek ısmarlaması yanında Estee Lauder'in ürünlerinin satıldığı bir mağazaya götürdü beni. Bu maskarayı da ordan aldım ve kullanınca çok memnun kaldım. Ama bir alışveriş delisi olan ben başka bir şey aldım mı diye soranlara cevabım: Hayır :)
Acil olarak başka bir şeye ihtiyacım yoktu ondan almadım, ama kendimi taktir etmedim de değil hani :)
Bu arada İstanbul'un güzide semtlerinden olan Maslak, öğlen saatlerinde tam anlamıyla iğne atsan yere düşmez cinsten oluyormuş. Pazarlama ve satış dünyasının sevilen simaları öğlen yemeklerinde bir bütün olarak ordalar.. Benim için ne kadar alışılmadık olsa da, tercih konusu olunca ben de tercih ederdim doğrusu o civarda çalışmayı. Çünkü sosyallik hat safhada, bense bütün gün bahçe klinik arası mekik dokuyorum, en fazla uzaklaşabildiğim yer yandaki erkek berberi Vedat abinin kapı önü masası..
Evet evet güzel haberler vermeme az kaldı inşallah.. Beklemedeyim şu aralar.. Umutsuz yaşanmıyor tabi, herşey bir umut bana..
Evet çıkma vakti geliyor işten nihayet, günün en güzel anı işte bu..

23 Temmuz 2009 Perşembe

Bu bir teşekkür yazısıdır..

Burdan bir kedi sever olan sevgili Çiğdem Akkaya'ya hem bu kadar güzel bir sitenin altına imza attığı için, hem de bir hayvan sever olarak kediler konusunda insanlara aydınlatıcı bilgiler verdiği için bir kez daha teşşekkür ediyorum.. Çiğdem sitesinde bu kez de bizim kliniğimizi konuk ediyor. Kedi hastalıkları hakkında verdiğimiz kısa bilgileri yayınlıyor... Burdan kedikardeşliği sitesine ulaşabilirsiniz..

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Selülit ve puding savaşları.. Return of the jedi :)

Gelenler gitti, ben yine burdayım.. Annemi ve babamı tekrar gelmeleri sözünü alarak kemer semalarına yolcu ettim cuma sabah. Ordaki sakin hayattan sonra burda sıkılıyorlar tabi doğal olarak. Onlara da hak vermiyor değilim. Burda oldukları iki kısacık gün çabucak bitiverdi. Zeynep de Çeşme sahillerine attı kendini :)
Patron tatile gitti, klinik bana kaldı, bu hafta tatil günü de yalan oldu :( Neyse heyecanla eylülü bekliyorum..Limango'dan Özlem'in sipariş ettiği selülit kremleri geldi. Ben de dün akşam bir heyecan kullanmaya başladım. Tabi kilo verince selülitler de daha fazla görünür olmaya başlıyor. E zaten alış veriş yapmak için bahane lazım :) Bakalım başladık kullanmaya, sonuçları tabi ki bildiricem..
Özlemcim tekrar teşekkürler..
Diyet yaparken en çok tatlı isteğime karşı koyamıyorum. E ne yesem vicdan azabı. Dr. Oetker'in bu pudingini ne zamandır görüyordum da bir türlü alıp denemek kısmet olmamıştı. Geçen market alış verişi yaparken takıldı gözüme. Kendimle verdiğim uzun savaşlar sonucunda kendi light tatlımı yapma düşüncesiyle atıverdim sepete. Eve geldim %0.1 yağlı light sütle dolu olan buzdolabından bir paket süt aldım ve başladım pudingi karıştırmaya. Piştikten sonra derin dondurucunun hızlı dondurma bölümüne koydum daha fazla dayanamayacağım için! Sonra Coşkun'a arkasındaki kalori miktarını gösterip light sütle yaptığıma yeminler ederek yedirdim :) Gerçekten çok çok güzel oldu. Hem çok hafif hem de çok lezzetli. Hem de vicdan azabından eser yok :)
Bunun yanında Mado'nun light vişneli dondurmasına takılmış durumdayız bu aralar. Eve gidiş yolu üzerinde Cevahir'e uğrayıp Mado'dan dondurma almadan, yemeden geçmez oldum neredeyse!
Ama sonuç olarak hem kilolar gidiyor, hem selülitler, hem de doya doya tatlı yeniyor! E daha ne olsun canım :))
Pazartesi sendromu yaşayanlara acil şifalar, ama üzülmeyin benim yaşayacak bir pazartesi sendromum bile yok. Bana hergün pazartesi:))
Hadi iyi haftalar..

3 Temmuz 2009 Cuma

Gelenler, Gidenler ve Tatil


Eveeeettt sonunda tatil planımızı yaptık.. Şu an plan aşamasında ama olsun en büyük adım bu :)) Eylül 27 de Londra'ya gidiyoruz. Şimdi bizi aldı bir vize telaşı, pasaport tarihleri uzatılacak, vize belgeleri hazırlanacak, uçak biletleri alınacak vs derken birden eylül gelmiş olacak.. Sonra Londra'ya nasıl gittik anlamadan bir haftalık tatil bitecek ve biz yine çalışmaya devam edicez.. Daha tatile gitmeden sonrasını düşünür oldum. Neden? Ah gözünü sevdiğimin öğrenciliği, tabi üç ay tatil varken kim takar tatilin bitişini. Ama kocaaa senede bir haftacık tatilin olunca insan daha gitmeden sonrasını düşünüyor :)
Gelecek haftanın gündeminde annem ve babam var.. Yaşasın! Yoğun diretmelerime dayanamayıp haftaya 7 temmuzda buraya geliyorlar. İstanbul'u sevmeyen annem ve babam için Kemer'i bırakıp buraya gelmek gerçekten biraz işkence, anlıyorum.. Ama ben de onları çok özlüyorum. Malum çalışmaktan yanlarına da gidemez oldum eskisi kadar. Kısa süreliğine de olsa onları görmek iyi gelecek bana. İki haftanın off günlerini birleştirdim, onlar burdayken iki gün beraber olucaz. Bunun yanında 6 temmuzda da Zebiciğim geliyor Kanada'dan.. Yani benim ev bir şenlik yeri olacak haftaya.. Seviyorum kalabalık evleri, beraber oturulan yemek masalarını, sohbetleri.. Koca! iki günde annem babam Zeynep ve ben biraz tadını çıkarırız heralde İstanbul'un.
Ağustos başında da canım Bedia teyzecim geliyo (laf aramızda Coşkun duymasın, Bedia teyze beni özlemiş de ondan geliyo :))))) Güzel bir hafta da onunla geçecek. Bir The Marmara masajı daha isteriz Coşkuncuğum, duyurulur!!!
Eylül 20'de de Adana'ya gidiyoruz düğüne. Yani bizim tatil gününe kadar baya dolu dolu geçecek günler. Tek derdim var işte, pazar günleri çalışmak. Eskiden pazar aktiviteleri yapardık, piknik, kilyos, polonezköy... Şimdi Rock'n Coke'a bile gidemeyeceğim :(( Neden? Çünkü çalşıyorum.. Neyse bu gün mutluyum, karamsarlık yok.. Sabah İş Bankası çalışanlarından aldım sinirimi, güne öyle başladım. Ama benim hatam yok, hak ettiler, haşladım :))
Sevgili hastalarım beni bekler..
Esen kalın :)