27 Haziran 2009 Cumartesi

Kanatlandık :)

Kilo vermeye devam.. Daha önce de bahsettiğim kitap sayesinde 61 sularında gezen ben artık 53 semalarındayım.. Yani uçuyorum :)) Şiddetle tavsiye ediyorum, eğer herşeyi denedim ama kilo veremiyorum diyenlerdenseniz bizim gibi, bu kitabı mutlaka okuyun, kendinizi, kafanızı diyete hazırlayın ve verilen listeye mutlaka uyun.. Sonra benim gibi eski kıyafetlerin bol gelmesi lüksünü yaşayın, alışverişe bahane olsun :))
Her ne kadar ikimizin bloğu olsa da sadece yazar olarak benim işlevselliğim kimsenin gözünden kaçmamış olsa gerek.. Coşkun napıyor? Her gün blog sayfasını açıp Burcu bişey yazmış mı acaba diye kontrol etmekten başka bişey yapıyorsa blogla ilgili işte ondan benim haberim yok!!
O yazmasa da ben ondan da haberler vereyim: 12 kilo vermenin hafifliğini yaşıyor kendisi.. Tartılar dile gelse de konuşsa ikimizin halini :))
Sonuç olarak mutluyuz huzurluğuz, hafifiz...

Sam için...

Sam; belki çok kısa süre önce tanıdım onu.. Bir pazar günü kliniğe gelmişti. Dün Sam'i kaybettik hem de Türkiye'de neredeyse her köpekte kullanılan bir ağrı kesici ilaç yüzünden. Hayvanlar için üretilen bu ilacın prospektüsünde toksisitesiyle ilgili hiç bir bilgi yok!! Fakat Amerika bu ilaç kullanımı hakkında uyarıyor "toksisite yapabilir" diye. Şimdi bu ilacın sahibi firmayla görüşüyoruz. Sam'in organları otopsiye gönderildi resmi bir sonuç elde etmek için. 3 gün içinde kaybettiğimiz, kendini çok sevdiren, en kötü halinde bile bize hiç kızmayan, yaptığımız her tedaviye itiraz etmeden boyun eğen Sam, gittiğin yerde rahat uyu..

5 Haziran 2009 Cuma

Hachiko..


Son günlerin gündeminde Taksim The Marmara otelinin önünde yaşayan Ebru isimli köpeğin ölüm olayı var. Eceliyle mi öldü yoksa tekmelenerek mi öldürüldü? Hala muamma olan bu konudan ziyade bu sabah Hürriyet gezetesinin Kelebek ekinin köşe yaşarı Cengiz Semercioğlu'nun yazısı çok ilgimi çekti. Daha önceki yazılarından birinde Ebru köpeğin heykelinin dikilmesi gibi bir görüş belirtmişti kendisi. Bu yazısından sonra okurlardan gelen alaycı yazılara değinerek bugün ki yazısında bir köpeğin hikayesini anlatmış. Hikaye kısaca şöyle:
1924 yılında Tokyo Üniversitesinde görev yapan Japon profesör Hidesaburo Ueno küçük safkan bir Akita cinsi yavru köpek edinmiş. Adını da Japonca da sekiz tane anlamına gelen Hachiko koymuş. Her sabah evden beraber çıkıyorlar, Hachiko profesörü metronun kapısına kadar bırakıp sonra aynı yoldan evine dönüyormuş. Bir gün işinden dönen profesör metro çıkışında Hachiko'nun beklediğini görüp çok şaşırmış. Hachiko sahibinin dönüş saatini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek onu karşılamaya gidiyormuş. Geçen bir yıl süresince sahibini her sabah metroya bırakıp, her akşam iş dönüşü metro çıkışında karşılamış. Bir gün metrodan çıkmamış profesör. Gece boyunca beklemiş Hachiko. Ertesi gün ve bunu takip eden günler boyunca hep beklemiş metro çıkışında. Profesör Üniversitede kalp krizi geçirerek ölmüş aslında o gün. Hachiko her akşam sahibini beklemiş belki gelir diye Tokyo metrosunun Shibuya istasyonunda. Tam 10 yıl... 12 yaşındayken metro kapısında ölmüş Hachiko. Ve bu köpeğin bu sadakat hikayesi unutulmasın diye metro istasyonuna heykelini dikmişler!! 1987 yapımı japon filmine bile konu olmuş bu hikaye. Şimdilerde filmin Hollywood versiyonu çekilmiş(Huylarıdır, güzel olan her filmin kopyasını yapmak!). Hachiko'nun sahibini de Richard Gere canlandırıyormuş. Vizyona girer girmez gideceğim filmler listeme eklenmiş oldu kendileri. Günümüzde insanın insana bile sadakat değerlerinin sorgulandığı bu günlerde beyni birazcık gelişime açık olan insanlara ithaf olunur..

4 Haziran 2009 Perşembe

PireCİK


Bu sabah kliniğimize gelen yavru kedicik kaşınmaktan bitap düşmüştü. Hemen pire-kene ilacıyla her tarafını temizledik. Bir kaç dakika sonra üzerindeki pireler pıtır pıtır düşmeye başladı. Ben de boşum ya aldım elime mikroskop lamını koydum düşen pirelerden bir tane, mikroskoptan resmini çektim. Gözle bile zar zor görülen hayvanın aslında ne de ilginç bir yapısı var. Bize okulda Parazitoloji dersinde buna benzer çok fazla çeşit yaratık göstermişlerdi. Ama o zaman ki amaç sınav geçmek olduğu için bu kadar detaylı ve araştırmacı ruhla incelememiştim :)
Dedim ki kaç kişi pireyi mikroskopta görmüştür? Kendimi blog sakinlerine hizmete adamış olan ben sizleri böyle bir eksikle yaşamaya mahkum edemezdim :) Aslında böyle küçük canlıların, doku ve hücrelerin büyütülmüş hali görülmeye değer. Pire gibi biraz garip bir canlıyla başlamış olsamda paylaşımlarımın devamı gelecektir..
Hepinize piresiz, kaşıntısız günler diliyorum..